Münir Curi

Priştine | Date: 7 Nisan, 2019 | Duration: 65 dakika

E benim babam Türk Sanat Müziğini çok sevdiği için radyoda bütün gün onlari dinlerken kendini ilerletırmiş, cümbüşi başlamiş çalsın. Mandolinden sonra evde bi cümbüş almışlar, cümbüşle başlamiş, radyoyi dinlerken yoksa onun müzik tahsili yok. Nota falan şey, onlari ama üle kulaktan duyma başlamiş cümbüşi çalsın başlamiş ilerlemiş. E o zamanlar kurulmiş idi dernekler, kültür dernekleri yani. Mitrovica’da varimiştır bu Birlik Derneği, babam da üç arkadaş, dert arkadaşiyle, üç arkadaşiyle dört kişi bir orkestre kurmişlar o dernekte. […]

Babam şarkı da söylerdi, ses sanatçısı da, çok güzel sesi varimiştır o çok iyi. Hem orda radyodan dinlerken, bi kendisıne bi keyif yapmış dinlemiş. Eh onlar orda müzik yaparken onun da adı çıkar şeyde, bütün bu bölgede. “A varimiş bi Rasim, Rasim soy adi Rüşüt imiştır, ama çimdır bu Rasim çimdır, Rasim Salih’ın çocugi. Rasim, Salih berberın çocugi, Salih usta, Salih’ın çocugi.” Rasim ve Rasim Salih’ın. E üle ona Rasim Salih kaldi. […]

Kosova’da Türkler de vardı o zamanlarda, çok göç ettiler işte. E ona meclisten bi karar getırırlar Rasim Salih’i Priştine’ye getırmek, orkesteyi kuracak. O komplet o grup, yani dernekteki o grubu Priştine’ye devretsinler. E olur, olmaz, olur, olmaz, işte 51 yılında babami buraya aradilar orkestreyi kursun.


Ebru Süleyman (Görüşmeci), Donjeta Berisha (Lamera)

Münir Curi, 1949 yılında Mitrovica’da doğdu. 1951’de ailesi ile birlikte, babası Rasim Salih’in Priştine Radyosu’nun orkestra şefi olarak başladığı yeni işi nedeniyle Priştine’ye yerleşti. Münir bey, müzik ve müzisyenler etrafında büyüdü ve bu yerel radyo istasyonunun kuruluşuna ve büyümesine tanık oldu. Okul döneminde fizik ile ilgilenmeye başlayan Bay Curi, televizyon tamiri konusunda teknik meslek okulunu tamamladı ve daha sonra 2003 yılında özelleştirilene kadar elektrikli cihaz fabrikası Energo-Invest’te hizmet ve yönetim şefi olarak çalışmaya başladı. Bugün kendisi ailesi ile birlikte Priştine’de yaşıyor.

Münir Curi

Birinci Kısım

Münir Curi: Ben Münir Curi, 1949 doğumlu. Mitrovica’da doğmuşum ama şte hemen hemen 65 sene Priştine’deyım burda. Babamın bi göreviyle Mitrovica’dan Priştine’ye taşındık, 51 yılında. E ben Mitrovica’da bizım varimiştır büyük ailemız, annem tarafi da babam tarafi da. Babamın babasi, dedem şte, o imiştır ünlü bir berber Mitrovica’da, hem berber hem diş çikarırdi. O zamanlarda her yerde berberler diş çıkarırdı, sünnet yapardı, ilaç yapardi. E banım dedem onlardan biri imiştır, Salih berber imiştır tanıdık berberlerden biri.

Ebru Süleyman:  Siz tanıdınız mi dedenızi?

Münir Curi: Tanıdım, az. Bi 10-15 yaşına kadar onunla büyümişım ama ayriydık biz Priştine’de onlar Mitrovica’da idilar. Üle çi onunle o kadar bi, e büle müsafirlıga cideydık tatillerde şeylerde, e orda. Düçanda ciderdım orda otururdum düçanında. O berber imiştır Mitrovica’da.

Ebru Süleyman: Nerde imiştır düçani?

Münir Curi: Düçani imiştır pazar esçi nerde cami yapıldi şimdi Mitrovica’da. Varimiştır orda bi sokak, varimiştır bi düçanler zanaatlilar hep, e orda imiştır berber. Çikarırdi diş, çikarırdi, ilaç yapardi, sünnet yapardı. Önce bi cerrah imiştır. E babam da orda alışmiştır zanaadi ilç hem orda alışmiştır şey, mandolin çalsın.

Ebru Süleyman: Çimden alışmiştır mandolini?

Münir Curi: Orda onun varimiştır bi, dedemın bi yardımcisi e o da çalaymiş mandolin, e bu da sonra begenmiş, almiş buda başlamiş mandolin ufak iken, mandolin çalaymiş orda. Anam tarafi bunlar Mitrovica’da Rus gibi tanılırlar. Çünkü ne Rusyadan, kral zamanında Rus krali bunlari, Müslimanlari kovmiş Rusya’dan. Bunlar citmişlar Konya’ya, şeyden, bu Özbekistan’dan, onlar Özbekistan’li, e iki kardeş Konya’ya, Konya’dan sonra colmişlar Kosova’ya.

Ebru Süleyman: Bu hanci senelerde?

Münir Curi: Bunlardır 500 sene peşin, 600 sene peşin. İki kardaş colmiş, birisi imiş zaim e birsi imiş hoca. Hem hoca büle ders verırmiş meyteplerde Hacı Ahmet hem Mustafa. İçi kardeş onlar colmişlar Konya’ya, Konya’dan colmişlar Kosova’ya. Şte burda bu, burda kurmişlar aileler, şeyler. E bunlari Mitrovica’da bilırlar Rus. “Ruski, Ruski” derlar hep.

Ebru Süleyman: Po, demek bu aileden ne colilar onlara a?

Münir Curi: E bunlar iki kardeş, iki aile, Mustafa’yle Ahmet. Var iki aile takım. Demek torunlari, çocuklari Mustafa’nın ve Ahmet’ın, onların torunlari. E onlar orda ev kurmişlar, yaşam kurmişlar, alışmişlar şte bizım bu taraflara.

Ebru Süleyman: E kalmiş mi? Kalmiş mi hanci onların gelenekleri ne varimiş esçiden Özbekistan’da ya bişe?

Münir Curi: Yok o kadar yok.

Ebru Süleyman: Demek çok vakıt çeçmiş.

Münir Curi: Çünkü şey çok vakıt geçmiş, onlar Mitrovica’da şimdi. Buranın şeyıne uymişlar. O gelenekleri, Rus gelenekleri onlar çekmişlar şte ama torunlar, dedeler onlar burda uymişlar bu yörenın şeyıne, hayatına…

Ebru Süleyman: Demek bu annenızın tarafi?

Münir Curi: Annemın tarafi, Zaim.

Ebru Süleyman: Sizın babanız Mitrovica’da dogdi?

Münir Curi:  Babam Mitrovica’da dogdi, anam Mitrovica’da dogmiş ama babam görevle o vakıt, işte o vakıt Priştine’de radyo kuruldi. E çünkü azınlıklar burda varidi çok. Arnavutlar, Türkler, Çingeneler falan Sırplar bu bölge idi o vakıt Yugoslavya’nın bi bölgesi, özel bölge. E ordan sonra şte radyo kuruldu. 48 yılında radyo kuruldu Priştine’de. E orda şimdi Arnavutçe orkestre varidi, Sırpça orkestre varidi ama Türkçe orkestre yogidi. O zaman tek partili bir sistem vardı, Komunist Paritisi başka partiler yokidi. Demek ki bizim de vekillerimiz o zaman, Türk vekilleri de o partide vardı. Meclis kuruldu Kosova’da, yönetim, Kosova’nın yönetimi kuruldu, o yönetimde bizım yakınlarımız varidi orda, kuruldi. Burda varidi bi orkestre Türkler yapaydilar ama dügün şarkilari, vauuvuv {onomatopoeia} , radyoya uymamiş o orkestre.

E benim babam Türk Sanat Müziğini çok sevdiği için radyoda bütün gün onlari dinlerken kendini ilerletırmiş, cümbüşi başlamiş çalsın. Mandolinden sonra evde bi cümbüş almışlar, cümbüşle başlamiş, radyoyi dinlerken yoksa onun müzik tahsili yok. Nota falan şey, onlari ama üle kulaktan duyma başlamiş cümbüşi çalsın başlamiş ilerlemiş. E o zamanlar kurulmiş idi dernekler, kültür dernekleri yani. Mitrovica’da varimiştır bu Birlik Derneği, babam da üç arkadaş, dert arkadaşiyle, üç arkadaşiyle dört kişi bir orkestre kurmişlar o dernekte. E orda başlamişlar müzige.

Babam şarkı da söylerdi, ses sanatçısı da, çok güzel sesi varimiştır o çok iyi. Hem orda radyodan dinlerken, bi kendisıne bi keyif yapmış dinlemiş. Eh onlar orda müzik yaparken onun da adı çıkar şeyde, bütün bu bölgede. “A varimiş bi Rasim, Rasim soy adi Rüşüt imiştır, ama çimdır bu Rasim çimdır, Rasim Salih’ın çocugi. Rasim, Salih berberın çocugi, Salih usta, Salih’ın çocugi.” Rasim ve Rasim Salih’ın. E üle ona Rasim Salih kaldi. Eh şimdi burda bu orkestre, Priştine’deki orkestre, Türk orkestresi radyoya uymamiş. Düğün şarkıları, talava şarkıları, bam bum bam bum {onomatopoeia}. Ama büle tam makamlı tam sözlü sanat müziğini bunlar yapmişlar burda.

E vardı bizım burda bu vekiller, rahmetli Kadir Rauf, Şerafettin Süleyman, Haşim Mustafa, onlar yönetici idi yönetimde. E onlar ararlar radyoda bi Türk Sanat Müziği orkestresi de kurulsun. Arnavutçe var, Sırpça var, Türkçe yok, e burda Türk ta var, bu Kosova’da Türkler de vardı o zamanlarda, çok göç ettiler işte. E ona meclisten bi karar getırırlar Rasim Salih’i Priştine’ye getırmek, orkesteyi kuracak. O komplet o grup, yani dernekteki o grubu Priştine’ye devretsinler. E olur, olmaz, olur, olmaz, işte 51 yılında babami buraya aradilar orkestreyi kursun.

Ebru Süleyman: Davet ettilar?

Münir Curi: Davet ettilar burda bi daire verdilar bize. Coldilar üç arkadaş, Bayram Kırveş varidi, Adem Macula bide Bedri Tumbak darbuka çalardı. Suzan kardeşin babası.

Ebru Süleyman: Mitrovicali imiş o da?

Münir Curi: O da Mitrovica’li, yakın akrebamız. O da darbuka çalardı burda ama o burda kalmadı çünkü o, onun ütede, Mitrovica’da çok iyi işi. Banım babam müzikle uğraşmadan önce berber idi, babasının dükkanında orda anlattım ya mandolin başlamiş çalsın hem berber imiş. Yani tahsili da berber. Ama müzikle uğraşmiş çok e işte onlar dert kişi buraya gelırlar, bi orkestre kurarlar. Yavaş yavaş ilerlerlar. Bi ses sanatçılar, babam hem şarkı söylerdi hem cümbüşi çalardı. Uzun zaman ilk radyo 48’inde kuruldu.

Ebru Süleyman: Nerde idi o zaman radyo?

Münir Curi: Radyo imiştır Prizren’de. Prizren’den 48’inde Priştine’de kurdilar radyoyi. Üle bi küçük bi ev varimiştır, bile derdilar stambeni [yerleşim apartmanı] blok, birinci blokta orda varimiştır bi küçük bi ev…

Ebru Süleyman: Nerde orasi tam düşey?

Münir Curi: Tavuk bahçeye giderken var o bloklar, e orda bi küçük ev varidi ben hatırlarım, o vakıt küçük, içi-üç yaşına. E orda varimiştır bi eski ev, büle çatma bi ev {elleriyle anlatıyor}, orda radyo kurdilar. Ondan sonra bi binaya geçtilar, binada, çünkü o uygun dil idi, akustik yogidi o evde. Yapamaydilar bişe. E ceçtilar bi binada, ona karşi, o eve karşi, şimdi ordadır çocuklar yuvasi. Baş o ev nerde imiştır şimdidır çocukların yuvasi orasi.

Ebru Süleyman: Demek bu Staraçki Dom’un [huzur evi] karşisında nedır?

Münir Curi: Staraçki Dom’un karşisında. E orda, e ordan sonra başladilar şte binada, bodrum katta hem içınci katta daireler, stüdyolar falan bişeler. Ama o zamanlarda yani çekim yok idi snimanye ama cideydi dogri direk açık programlar. Canli yapaydilar, çünkü stüdyolar yogidi ama şte onlar orda başladilar şte çalıştilar, çalıştilar, ilerledilar çok. Yani büyük bi şey, önemli bir orkestre kuruldu. Se babamın, o sanatçılar yetıştırdi, saz ustalari yetıştırdi çok. Prizren’de, Priştine’de, e şimdi burda da 51 yılında bi dernek kuruldu. Yeni Hayat Derneği kuruldu 51 yılında. Orda da babam şarkicilar yetıştırdi, koro grupları, hep onlarle çalışti, çalışti çalışti… Bu günki Gerçek Dernegi. Gerçek Dernegi 69 yılında Gerçek adıni almıştır. Çünkü orda şey o zaman o dernekte babam gelmedan önce de vardı müzikçiler. Yani müzikçiler ama ne makam bilir ne şey, usul bilir üle bi dügün şarkilari şey onlar yapaymişlar bi toplantilar, Türkçe şey.

Ama babami getırdıkten sonra müzik burda çok ilerlerdi, Türk Sanat Müziği çok ilerledi. E radyoda, 55 yılında, rahmetli Reco Mulic büyük ustat, müzisyen babama sorar, babam kemana da çalardı, ud ta çalardı, der, “Sanın müzik tahsilın var mı?”, “Yok”, “Notalari okuyabilır misın?”, demiş, “Hayır okuyamam.” O alır babamı ilk notaları öğreten o, öyle ki babam ondan sonra Türkiye’den gelen dergilerle, yani şarkılarla, notlarle hep ordan yavaş yavaş müzigi da daha fazla ilerletmiş. Reco Mulic’ın sayesınde, o profesor, müzik profesori imiştır, o babamı çok alırdı, severdi da zannedim. Türk Saant Müziğini da severdi çok. Necmiye Pagaruşa’nın kocasi imiştır. E orda, ondan sonra ilerledilar, ilerledilar, savaşa kadar orkestra yaşamiştır, savaştan sonra orkestra sündü.

Ebru Süleyman: Demek 99’una kadar orkesta varidi?

Münir Curi: Orkesta varimiştır. 99’undan sonra kabul… bütçe yokimiş, para yokimiş, üdeyemeymişlar şeyi müzisyenleri. A çok temiz müzisyenler imiştır, İlir Bırvenik orda yetişmiştır, var çok, Ramadan, İlyaz, çok sanatçılar, Zeki Sadik bu Ohri’li. Zİya Bekir Gostivar’lı, onlar hep burda yetışmiştırlar.

Ebru Süleyman: Priştine’de?

Münir Curi: Priştine’de yetışmişlar. Onlar çok değerli müzisyenler imiştır ama ne yazık ki büdçe yok dedilar. Yok Arnavut orkestresi yok imiş, Sırp orkestresi yok imiş, Türkçe de yok olsun. Ama yazık! Bu da bizım vekillerde biraz suç, şimdiki vekillerde. Önceki vekiller oni yarattı, okullar açtı, her şey yaptı. Rahmetli Kadri dayi, onun sayesinde Türkler burda çok ilerlemişti. Bile bile 1974 anayasasında, Kosova Anayasasında Türkler yoktu ama onun sayesınde Türkler da anayasaya katıldı.

Ebru Süleyman: Demek tanındi, nasıl katıldi anayasaya?

Münir Curi: Çim?

Ebru Süleyman: Türkler, 74 Anayasasında?

Münir Curi: 74 Anayasasında Türk azınlıgı tanınmazdi ama rahmetli Kadri Rauf, o mecliste yönetim gurubundaydi, “Anayasaya Türkler da girecek azınlık gibi. Olamaz bu kadar seneden sonra Türk azınlık yok.” Ona da destek geldi, çünkü bi tek parti, Komunist Partisından onu neydi be… Fadil Hoca, Cavit Numani onu milliyetçi ilan ettiler, “Bak sen problem yapaysın”. Problem dil! Haber gelir, onların da hakkı var, orda yaşaylar, kabul olacak azınlık gibi. Türk azınlıgı, e ondan sonra garim devam etti.

Ebru Süleyman: E siz hatırlay misınız, siz haçan colmişsınız Priştine’ye çok ufak imişınız dimi?

Münir Curi: Ben bir yaşıma. He o kadar Priştine’yi hatırlamam ama 60 sene artık burda kaldım, burda büyümişım.

Ebru Süleyman: Hanci mahallede büyümişınız, nerde?

Münir Curi: O zaman varimiştır pazar, şimdiki pazar, yeşil pazar, orda bi eski bi bina vardır, belediyenin binasi, orda biz otururduk. O mahalle, bütün o mahalle orda altobus stacioni imiştır önceden çok. 40-50 sene önce otobüs stacioni orda imiştır. Orda biz yaşardık, orda büyümişım, orda Sırplar da, Arnavutlar da, Türkler da varidi çok o mahallede. Öyle ki hem Sırplar Türkçe konuşurdu, hem Türkler Sırpçe, öyle ki orda bir hayat idi, bir ev gibiydi o mahalle, çok güzel bir mahalle imiştır orasi.

Ebru Süleyman: Ama orasi sayılidi belçi biraz daha uzak kasabanın merkezine ?

Münir Curi: Az idi kasaba o vakıt dil idi bu kadar büyük. Daha küçük, hemen hemen merkezinde o da imiştır. Orası küçük kasaba idi, orda o mahalle zaten Priştine’de mahalleler bilınır. Priştine nice bi hayvanat bahçesi imiştır. Çeçiler mahallesi, Maçkalar mahallesi, Siçanlar mahallesi, Tavukçilar mahallesi, zoološki vrt [hayvanat bahçesi]  imiştır Priştine.

Ebru Süleyman: Bunlar demek soy adlardan a?

Münir Curi: Soy adlardan, mahallede o soy adlarından kalmiş. Çeçiler mahallesi, Tavukçilar mahallesi, Maçkalar mahallesi, Siçanlar mahallesi, bu şey şimdi nerde Hotel Sirius mi nerdır o, Bozur ne imiştır.

Ebru Süleyman: Swiss nedır?

Münir Curi: O sokak aşari, Belgrad sokagi imiştır, orasi Siçanlar mahallesi imiştır. Maçkalar imiştır Tophane’nın orda. Siçanlar bu Tavukçilar onlar da varimiştır Tophane’nın bi sokak orda. Üle Priştine imiştır büle zoološki vrt [hayvanat bahçesi]. Çeçilerden, maçkalardan, tavukçilardan, siçanlardan, hep üle bi o ailelerın o mahallede en çok o ailelerden oturan o mahalleye üle ad verılırdilar.

Ebru Süleyman: Sizın var idi mi kardaşınız, kızkardaşınız?

Münir Curi: Biz üç kardaş idık, bi tanesi en küçüğü rahmetli oldu Fikret. Bi de da bitane kardaşım  var Türkiye’de, Avcılar’da yaşar.

Ebru Süleyman:  E burda Priştine’de beraber büyüdünüz?

Münir Curi: Priştine’de beraber büyüdük. E bu rahmetli Fikret burda doğmuştu, ben hem benden sonraki kardaşım Mitrovica’da.

Ebru Süleyman: Demek sizsınız en büyügi?

Münir Curi:  Ben en büyügi idım.

Ebru Süleyman: Neler yapaydınız mahallede?

Münir Curi: Mahallede çocuklarle top oynardık, saklambaç oynardık. Varimiştır bi park evımızın karşısında, orda şimdi televizyon şey o topraklari almiştır, bi dükkanler varmiştır etrafında. Orda piyoner merkezi imiştır, piyonerler merkezi imiştır. Qendra Pionerëve, orda büyük park, orda futbol oynardık, pink pong oynardık, orda toplanırdık çocuklar hep, büle…

Ebru Süleyman: E hatırlay misınız orda bitane bina şimdi nedır yıkık cibi esçi bi bina orda, ne diversiniz şebu parkın karşisında?

Münir Curi: A oni şimdi ne tamir edeylar.

Ebru Süleyman: Ne imiştır o?

Münir Curi: Ben onu bile bile, o askeriye binasi orda imiştır. Askeriye, o vakıt Yugoslavya askeri orda otururdi. Ama…

Ebru Süleyman: Zabitlerın evi.

Münir Curi: Osmanlı zamanında orası, ben da oturmişım o evde bikaç ay. Bodrumlarda hapishane imiştır, Osmanlı zamanında. Ondan sonra okul yapıldi, bilmemne yapıldi oralarda. O tarihi binadır.

Ebru Süleyman: Evet oni sordum ne imiştır diye.

Münir Curi: Odur bi tarihi bina. Asker bina, asker orda nöbetçiler ordan çıkardı, kasabaya dağılırdı ama ondan önce Osmanlı zamanında ben ne kadar hatırlarım orasi bi hapisane da imiştır. Çünkü ben oturduğum dairede, podruma girdiğimde ayni şey, hapishane şeyleri vardı.

Ebru Süleyman: Podrumunda demek.

Münir Curi: Podrumunda. E ondan sonra orası…

Ebru Süleyman: Nasıl yıkıldi orası?

Münir Curi: Yıkılmadi o.

Ebru Süleyman: Yandi mi?

Münir Curi: Yok o eski bina, çürümiş şey. E şimdi orasıni tamir, tarihi bi bina olduğu içın orasıni tamir ediyorlar. A şeyde, müze nerdedır şimdi, Caminın, Çarşi Camisi’nın yanında o imiştır Osmanlı o şeyi, Hükümet Konağı, nice belediye bi zamanlar şimdiki Belediye. Orasi imiştır Osmanli şeyi, bu konak, Hükümet Konagi. Administracia [yönetim] orda imiştır, Osmanlı administraciasi, Hükümet Konağı orasi imiş. Şimdi orda müze yapıldi.

Ebru Süleyman: Cüzel bi bina.

Münir Curi: Eski bina zaten Osmanlı mimari.

Ebru Süleyman: E siz büyürçez babanız demek buraya açan coldi, orkestrada işleydi. Demek cideydi her cün radyoya müzik yapaydi.

Münir Curi: Normal idi işi o her gün radyoda, yani şey hazırlardi, müzisyenler hazırladi, şarkılar hazırlardı.

Ebru Süleyman: Alır miydi sizi da yanınıza?

Münir Curi: Alırdi bazen ben küçükken alırdi ama o zamanlar başladi şey, stüdyoda yapıldı, yani çekimler, citmeydi program canlı, çekimlerde. E orda ben stüdyoda otururdum ağızım kapalı, bi ses çikaramazdım {elleriyle anlatıyor} bazan orda.

Ebru Süleyman: Bu idi ne zaman taşındilar yeni radyo binasına.

Münir Curi: Yeni radyo binasına.

Ebru Süleyman: Orda daha modern idi dimi?

Münir Curi: Daha modern, daha şey oldi orasi. Çünkü bu ilk, yani dedığım gibi stambeni [yerleşim apartmanı] bloktan sonra radyo, şimdiki televizyon nerde, o binada imiştır. 70’ıne kadar, 71-2’sıne kadar. O zaman bitti bu şimdiki radyo binası, o zamanlar bitti ordan hepsi taşındi üteye, burdan televizyona kaldi bu bina. Televizyon da 69 mi 71 mi tam hatırlamaym televizyon, Priştine televizyonu başladı. Türkçe program varidi önceden da ama Priştine’de dil, Belgrad’ta radyo, Sırbia televizyonunda yapılırdı programlar. Öyle Priştine radyosu adına çıkardı. Türkçe da, Arnavutçe da, Sırpçe da hepisi Belgrad’tan çıkardı. İlk gazetecilerimız Şakir Maksut o zaman idi, o Belgrad’tan haberleri verırdi.

Ebru Süleyman: Bu demek televizyon burda açılmadan peşin?

Münir Curi: Televizyon açılmadan peşin, şeyde idi, Belgrad’ta idi. Belgrad’tan programlar verılırdi. E burda sonra, 70’lerden sonra televizyon burda açıldı. Öyle ki Türkçe program da vardı, Arnavutçe da, Sırpçe da, bile Çingenece da vardı. (anlaşılmıyor)

Ebru Süleyman: E ne vakıt yaygınlaşti televizyon insanların evlerınde mesela?

Münir Curi: İnsanlar evlerınde, o zamanlar televizyonlar 61-65 yıllardına başladi televizyonlar burda çalışsın. E öyle ki insanlar Priştine’yi bakmak içın 70’ten sonra evlere direk Priştine, RTK varidi.

Ebru Süleyman: Bakaydınız demek programlari burasının, Türkçe da varidi.

Münir Curi: Hem Türkçe da varidi, varidi…

Ebru Süleyman: Ne programlari varidi?

Münir Curi:  Varidi haber programları, haftada bir varidi müzik programları, şte eğlence programları, çocuk programları, öyle yapardilar bazen ama o da yok çok, haftada bir olurdi, ştüle. İki saatlık, yarım saatlık bi programlar verılrdi.

İkinci Kısım


Ebru Süleyman: Siz okula hanci sene başladınız?

Münir Curi: Ben okula 56’sında başlamişım.

Ebru Süleyman: Hanci okula cideydınız?

Münir Curi: İlk başladım okul, Emin Durak okulu Priştine’de varimiştır, 1. sınıfi Türkçe orda başladım.

Ebru Süleyman: Demek orda da varidi sınıflar Türkçe?

Münir Curi: Varidi bi sınıf Türkçe orda. Ondan sonra içınci sınıfi Meto Bajraktar okuluna atıldık hepımız, orda Meto Bajraktar’da iki sınıf varidi. İki sınıf Türkçe. 8/5, 8/6.

Ebru Süleyman: Sizin sınıflar?

Münir Curi: İki sınıf Türkçe varidık, hemen hemen 40’er öğrenci varidık, çok öğrenci varidi.

Ebru Süleyman: Bu demek da göçlerden peşin?

Münir Curi: Ha?

Ebru Süleyman: Daha o kadar göç etmeydilar?

Münir Curi: Daha 50-64’üne kadar, se ben 64’ünde ilk okulu bitirdim. İlk okulu 64’te bitirdim ondan sonra orta okul, tek bir Türkçe orta okul varidi, lise {elleriyle gösteriyor}. Ben liseye kaydettim kendimi ama ben çok şey, büle iş severdım, sanat, elektrikle çok uğraşırdım çok. Bana daha interesant onlar gelırdi. E şimdi Türkçe elektrik teknik okullari yok idi, ben da ondan sonra liseye başladım. Bi ilk yarım yılda, burda Priştine’de bir şey açıldı, yani televizyon teknisyeni, bi okul açıldı. Askeriye okuli açmiş idi, zanaat. Ben da liseden kaçtım, yari yılda o okula kaydettim kendimi, radyo televizyoncu teknisyeni. Oni…

Ebru Süleyman: E nerden başladi meragınız sizın?

Münir Curi: Ne bilim çocukluktan, bakarçe şey, yani fizigi ben çok severdim okulda da. E fizikte bakardım şimdi, elektrik nasıl akay, nasıl coli buraya, ney {elleriyle gösteriyor}, ben onlarle çok uğraşmiş idim, fizikte şeyde. E bana o cirdi içıme, zaten başadım ben evde da bişeyler yapardım kendım şeyler, ordan sonra okula televizyon tamircisi içın, orta okuli orda bitirdım.

Ebru Süleyman: Hanci senede bu idi?

Münir Curi: 63-64.

Ebru Süleyman: Başladınız?

Münir Curi: 66’da ben bitirdım, 64’ten, 63 mi… bilmeym, unuttum, valla hatırlayamaym şimdi, diplomalarım vardır evde ama o zamanlarda. E ondan sonra bi dükkan açtım, şimdiki Katedral nerde orda bi dükkanlarımız varimiştır. Ben da okuldan sonra bi dükkan, bi arkadaşımle beraber, radyo televizyon tamircisi bi dükkan açtık orda. Tam semaforlar [trafik ışığı] nerde şimdi. Orda varimiştır bi barakalar, bi düçanler, orda açtım ama uzatmadi çok ben askere gittim, 78’de. Askere gittım orda şey. Askerden dündüğümde, askerde da ben ayni büle işlerle uğraşırdım, o görevım varidi banım, radyolari… iletişim. Uçaklarle şey, ben havacılıkta yaptım asçerligi, Sonbor’da, havacı, iletişim havacılığı. Radyolarla falan şeyler, onlarle o meslege göre, üle beni ayırmiş idilar. E askerden döndüğümde işe baktım bişeler, burda bi Energo İnvest elektrik fabrikasi var idi.

Ebru Süleyman: Nasıl idi adi?

Münir Curi: Energo İnvest, elektrik sigortalar yapardı, büle şeyler. Yüksek gerilim sigortaları, bilmem ne sigortalar e ben da oni beğendim, oraya başvurdum. Biraz da torpil, babam Rasim Salih olduğu içın {gülümsüyor} oraya kabul oldum. E orda ben işe başadım.

Ebru Süleyman: Nerde idi o?

Münir Curi: O imşitır Obiliç’ten da bi yedi kilometre, Crkvena Vodica bi köy vardır orda. Yani o zamanlar orda termo santral imiştır. O binada, ondan sonra fabrika açıldi, ştebu sigortalar şeyler, e ben da orda başadım. İlerledım, ilerledım, bi yönetici olmak için banım da bi yüksek tahsil mecbur idi yolayam. Beni da onlar Mitrovica’da teknik okuli, Yüksek Meslek Okuluna gönderdiler orda. Orda da ayni elektrik şeyde, otomatik makineleri, yani…

Ebru Süleyman: Otomatik makineler üstüne…

Münir Curi: Oni mecbur idi okuyalım, iki sene da orda Yüksek Meslek Okulunu bitirdim. Ondan sonra dündüm fabrikada yönetici hem serviste şef çalışıyordum. Yani makinaların bakımında, bozuklar şey, da üç tane şey vardi yanımda arkadaş onlarle. Ben şef idım onlar da makineleri. Ama şimdi o fabrikalar da yok oldi hepsi bitti.

Ebru Süleyman: O zamanlarda nereden idi işçiler, her yerden mi Kosova’nın?

Münir Curi: Her yerden Kosova’nın, her yerden, her…

Ebru Süleyman: Nasıl idi iş hayati?

Münir Curi: Ey, çok ey! İş, sabah yedide işe gideceksın, üçte çikacaksın. Bazan birınci, içınci devre, dönem, devrimler vardı, smenalar [vardiya]. Kalidık üçten onbireka akşamın, otobüs gelirdi alırdı, evlerımıze dagıdırdı. Yemegımız orda varidi, mutfak orda vardı fabrikada, yemek vardı herşey vardı. Maaşlar iyiydi, fabrika çok iyi çalışıyordu.

Ebru Süleyman: E ne kadar uzun süre çalıştınız burda?

Münir Curi: Ha?

Ebru Süleyman: Ne kadar çalıştınız fabrikada?

Münir Curi: Ben 38 sene, 69’dan 99’una kadar.

Ebru Süleyman: 99’unda demek…

Münir Curi: 99’da savaş oldi ama savaştan sonra fabrikaya yine döndük. 2003’ünde fabrika özelleştirildi, satıldi. 2003’te biz ordan fabrikada artık kapandı.

Ebru Süleyman: Demek özelleştırdıkten sonra esçi işçileri çikardilar mi işten a?

Münir Curi: Bazılarını çıkardılar, bi parça kaldı, bikaç kişi, bu özelleştiren bu kişiler, onlar devam etti biraz, az, bi kaç sene o ayni işi. Biz kaldık bi 10-15 kişi ama çoğu işten çikti. Öyle…

Ebru Süleyman: Emeklilıgınız sayili mi sızın? Bütün o yıllar?

Münir Curi: Evet.

Ebru Süleyman: Sayıli? İsla.

Münir Curi: Emeklilik oldi {gülümsüyor}. 30 sene iş… Çok da çok bile…

Ebru Süleyman: E cenç içez büle kasabada nerelere çikardınız, napardınız, çimınle çikardınız?

Münir Curi:  Eee o zamanlarda büle kasaba dil idi, çok da küçük idi çok şey, varidi gençlerın Korzo derdilar. Bu şey Sheshi Nena Tereza, orda dolaşırdık. Gençler orda toplanırdık akşama saat yedi vakti, one kadar orda Korza. Buluşurduk orda, otururduk, muhabbet şey. Büle… ama şimdi onlar yok.

Ebru Süleyman: Şimdi yok gari a?

Münir Curi: Yok bişe onlardan.

Ebru Süleyman: E çimler idi arkadaşlarınız, çimlerle otururdunuz?

Münir Curi: Varidi hem Sırplar hem Arnavutlar, o zaman yok idi bu ayrımcılık, çok, hep bir idık Çingeneler da şey da, hepımız. Şimdi Priştine’de üç tane mahalle Çingene mahallesi varimiştır. Sırpların, Arnavutların Çingeneleri hem Türk Çingeneleri. Bu Divan yol, ştebu {elle gösteriyor}…

Ebru Süleyman: Dili ne konuşilar, hanci dili konuşiselar üle mi?

Münir Curi: Evet. Yani Türk Çingeneleri Divan yolunda idi. Sırp Çingeleri, Moravska vardır yukarda park, nerde parkın orda Moravska, onlar Sırp Çingeneleri. A Arnavutlar onlar Lab Cami’nın yukari, Haşgali mahallesi.  Yani üç şey varidi. Divan Yol, Türk Çingeneleri, Türkiye’den da colmiş Çingeneler var idi orda.

Ebru Süleyman: Türkçe süleydilar a?

Münir Curi: Türkçe süleydilar, Tükçe okula giderdilar. Banım sınıfımda üç tane Çingene varidi ama Türkçe konuşurdilar. Divan Yol imiştır Türk Çingeneleri. Moravska yukari Sırplar imiştır, Lab Cami’nın üstünde yukarda Pruga’nın üstünde onlar Haşgali, Arnavut Çingeneleri. Arnavutçe konuşurdilar Arnavutçe…

Ebru Süleyman: E hatırlay misınız siz kasabada haçan başladi bu Korzo hem otaraflari degışsın yeni binalar yapılsın, belçi imişınız çok ufak sabi ama hatırlay misınız hiç açan yapılidi yenilıkler Priştine’de?

Münir Curi: Hatırlarım şte bu Sirius Hotel ne yapıldı o zaman Bozur idi. Orda bi Cami varimiştır.

Ebru Süleyman: Po. Hatırlay misınız o camiyi?

Münir Curi: Camiyi hatırlaym. E o Cami yıkıldi orda Hotel yapıldi şte, Lokaç Camisi imiştır. Orda bi, bile bile daha da vardır bi şadırvan orda tiyatronun ününde orda şadırvan ben hatırlarım çok iyi. Eh, Priştine’de çocuk tiyatrosi da varidi. Şimdi nerde Qeveria’nın binasi orda imiştır bi yol {eliyle gösteriyor}, orda imiştır çocuk tiyatrosi Boshko Buha çocukların. Hem Sırpça hem Türkçe varimiştır programlar orda. Çocuklar içın okuldan ciderdık orda tiyatroya {gülümsüyor}. Çok…

Ebru Süleyman: Demek o yeni bina orda hiç yokidi? Şimdiçi bu Qeveria’nın…

Münir Curi: Yok yok yok. Posta, eski posta ne varimiştır orda, şimdi savaşta yıkıldi, e orda varimiştır bi sokak büle aşariya dogri {elleriye anlatıyor}, çikardi belediyeye. Orda varimiştır bi sokak çikardi belediyeye, e orda varimiştır bi tiyatro çocuk tiyatrosu Boshko Buha {gülümsüyor}.

Ebru Süleyman: Oraya ciderdınız?

Münir Curi: Orda çocuklar ciderdık bakardık. Varidi, varimiştır Sarı Çizmeli Kedi bi tiyatro, Maçka u Çizma varimiştır bi tiyatro, rahmetli Hamdi Begoli oynardi o tiyatroda {Gülümüyor}. Orda ciderdık…

Ebru Süleyman: E başka sonra, da ceç ne zaman okudunuz lisede, ondan sonra bu teknik okulunda neler yapaydınız?

Münir Curi: Liseyi braktım ben liseden çiktım, zaanada sevdim, zanaadi devam ettım, ondan sonra Yüksek Meslek okuluna cittım. Mitrovica’da teknik okulunda, Yüksek Meslek Okulu, ondan sonra yine işe dündüm, çünkü beni iş gönderdi o Yüksek Meslek Okuluna, çünkü yönetici olamazdım  olmadan Yüksek Meslek Okulu.

Ebru Süleyman: E ne zaman işledınız o düçande arkadaşınızle ne dedınız Trişeşir’de orda nerdeydi, orasi nasiydi, orda varidi okul bu Katedral yapılmadan peşin.

Münir Curi: Okul varidi ama biz okulun da şey semaforlar nerde baş, KEK’ın yanına orda imiştır bi boşluk büle bi açıklık, o yol yogimiştır üle aşariya, Kosovapole’ye o yol yogimiştır. Varimiştır başka bi yol üteye, Katedrala’nın arkasından ceçerdi, çikardi düçanler ne yapıldi şimdi orda ne yapıldi bi düçanler şeyler, çikardi aşari. Orda yogimiştır, orda imiştır düçanler, bizım düçanlerimız. O vakıt semafor yokidi, yok bişe yogimiştır orda. O semaforlar 70’ınde başladi, 70’ten sonra ben asçerden dündüğümden sonra orasi açıldi, yapıldi, yol yapıldi şey, kavşak.

Ebru Süleyman: E eşınızle ne vakıt tanıştınız?

Münir Curi: Ha?

Ebru Süleyman: Eşınızle, karinızle ne vakıt tanıştınız?

Münir Curi: Karimle işte tanıştık, o da orda işleydi, daktilogro [daktilograf] idi, e onunle orda tanıştık. Orda bi evlenmeye karar verdik {gülümsüyor}.

Ebru Süleyman: Hanci sene evlendınız?

Münir Curi: 74.

Ebru Süleyman: Nerde? Nerde dügüni yaptınız.

Münir Curi: Dügün yapmadık biz biraz {gülüyor}, da büle ucuza kaçtık.

Ebru Süleyman: 74’ünde evlendınız?

Münir Curi: 75’ınde kız oldi, Neşe. Ondan sonra da üç çocuk var. Berkant, Bülent, Coşkun.

Ebru Süleyman: Beraber Priştine’de. Priştine’de yaşadınız?

Münir Curi: Priştine’de şte 65, 70 sene Priştine’de. Ben 49, demek şimdi 70 yaşına hemen hemen da bikaç ay 70 yaşım dolay. Şte 70 sene ben Priştine’deyım.

Ebru Süleyman: Hatırlay misınız dereler haçan idi açık?

Münir Curi: Varimiştır iki tane dere, hem çok iyi dereler imiştır onlar. Eee, Priştevka bide Veluşa deresi bu tiyatronun arkasından o yol, orda Veluşa geçerdi, Priştevka idi pazarın arkasından ama 70’li yıllarda onlar kapandı. Niçın doldi kasaba türli millet o zamanlarda, kanalizasyonlari dereye baglaydilar biraz kasaba koku. E mecbur oldi kapansın o dereler. Üle…

Ebru Süleyman: E siz hiç alıştınız mi babanızdan hanci bi enstruman çalasınız?

Münir Curi:  Ben yok ama torunlar alışti {gülüyor}. Çocuklar alışti, ben üle onun gibi usta olamam ama yine bişeyler yapabilirım.

Ebru Süleyman: E nasıl idi üle büyümek, coli miydi sizın eve müzisyenler, ne zaman idınız sabi yapaydınız mi cümbüşler?

Münir Curi: Ohoo çok! Tavuk Bahçe, Gırmi, orda toplanırdilar kasabalilar, müzik yapardilar, yemekler yapılırdi orda şey. Üle bi neşeli günler geçerdi orda çok. Tavuk Bahçe, Gırmi’da toplanırdilar. O vakit arabalar yok idi çok arabalar, beycirli arabayle, büyük arabalara toplardık şey saçlar, bilmem tencereler, “Hayde Gırmi’ya”, Gırmi’da yapardilar yemekler, toplanırdi bitevi kasabalilar orda, cümbüş, müzik, oyinlar. Tavuk Bahçe’de ayni olurdi üle peşinden çok. Burda varimiştır üzüm baglari yokarda…

Ebru Süleyman:  Nerde?

Münir Curi: Bu Dragodan’da. Orda da yapardilar toplantilar, baglarda, varimiştır orda bagda müzik yapardilar, oturmaklar, bitevi Priştine’yi büle cürürdük {gülümsüyor}.

Ebru Süleyman: Çok isla, e da başka, buralari da galiba idi bahçelikler evelden dimi?

Münir Curi: Nerde?

Ebru Süleyman: Şte bu, buralari nerdesık şimdi, stadyumun o taraflari.

Münir Curi: E stadyumun o taraflari varimiştır bahçelıkler, vaimiştır, o taaflarda varimiştır. Lahanalıklar varimiştır. O taraflarda varimiştır bahçeler. Hem varimiştır Dardania nerde, o tarafta da varimiştır büyük bahçeler.

Ebru Süleyman: E bu bahçeler çimın idi?

Münir Curi: Özerkçilerın, milledın, hüçümetın dil idi onlar, özerkçiler. Bahçeleri varimiştır orda.

Ebru Süleyman: Yeni yıli kutlay miydınız? Yeni yıli?

Münir Curi: Oooh, ne yeni yıllar olurdi, ne yeni yıllar olur! Türkler yapardi Grand’ta, o zaman Bozhur varidi büle büyük restorantlarda, o büle olurdu {elleriyle gösteriyor}. Ne yeni yıllari varimiştır onların eeeh! Bitti onlar hepsi…

Ebru Süleyman: E niçın onlar şimdi azaldi bunlar, bu aktiviteler, bu şeyler? İnsanlar göç ettilar az mi sayıda kaldık yokse?

Münir Curi: Yok şte, Gerçek Dernegi devam edi ama şte… Şimdi hepsi, maddi durum iyi dil bu durumda. Peşinden varidi hepimız işleydık, zanaatçilar varidi, şeyler varidi çok. Şte şeyde, burda bu {elleriyle gösteriyor} Spomenik nerde, orda varimiştır bi esçi çarşi, esçi çarşi. Orda zanaatçilar varimiştır, hem ciderdi büle {elleriyle anlatıyor} çikardi, bu Kastriot, Skenderbeg’ın oraya çikardi bi yol büle, orda varidi ipçiler, ip yapardilar, halatlar. Varidi teneçeciler, varidi terziler, çeşmeciler, berberler. Hep türli türli zanaatçilar varidi oralarda bi vakıt ama orasi 70’li yıllarda bozuldi yapıldi ştebu binalar orda.

Ebru Süleyman: Po. E orasi demek tam Çarşi Camisının karşisında başlaydi, onun içın…

Münir Curi:  Çarşi Cami’sının Spomenik’e dogri orda imiştır bi yol, orda yapardilar velespit şeyleri…

Ebru Süleyman: Velespit yarışlari?

Münir Curi: Velespit yarşlari, motor yarışlari. O yol imiştır Divan Yoli bitevi, Gırmi’dan colurdi düz büle merdivenler, merdivenler var ya ordan imiştır yol Divan Yoluna. E orda varimiştır bi düçanler, esçi bi ufak düçanler zanaatlilar, terizler, plisçiler, türli türli zanaatlar varimiştır orda, saatçilar a herşey varimiştır orda.

Ebru Süleyman: Demek bütün kasabanın o zanaat düçanleri orda imiştır?

Münir Curi: Orda imiştır hep, bütün orda zanaatlilar varimiştır. Türli türli zanaatlar. Şimdi o zanaatlar gari yok.

Ebru Süleyman: Dagılmişlar.

Münir Curi: Yok, yok. O zaman ipler, ipi pazardan almaydık heme cideydık orda ipçide. Bi Çingeneler varidi, ipler yapardilar, halatlar şeyler. Orda ama onlar yok. Berberler varidi, sanatçilar varidi…

Ebru Süleyman: Demek 70’lerde a?

Münir Curi: 70’lerde o vakıt başladi Belediye işte bilmemne binalari yapıldi, o binalar o vakıtlarda yapıldi, Posta yapıldi.

Ebru Süleyman: E ne düşünisınız siz, mecbur miydi tam Esçi Çarşinın yerinde yapılsın?

Münir Curi: Yok vala mecbur dil idi ama bak şimdi orasi biraz Osmanlı mimariyesi imiştır.

Ebru Süleyman: Çarşinın orasi?

Münir Curi: Çarşilar Osmanlı mimariyesi, e şimdi Osmanlı şeylerıni silmek içın, onlari biraz, biraz varidi şey da milliyetçilik, Türklere karşı. E orasıni mecbur idi çeksınlar çi kalmasın nişan, Osmanlı nişanlisi bişe.

Ebru Süleyman: Bu idi demek Yugoslavya’nın mi üle politikasi a?

Münir Curi: Yok yok, Kosova bölge politikasi. Bölge politikasi idi üle. Se Yugoslavya o vakit, Kosova idi 70’lerde kendi yönetimi. Kendi anayasasi varidi, 74 anayasasi şeyi, e o zamanlarda garim Yugoslavya bişe.

Ebru Süleyman: E sonra hatırlay misınız 80’lerde, 81’de mi idi ilç protesto büyük?

Münir Curi: İlç protestolar 81’de.

Ebru Süleyman: Hatırlay misınız nasıl idi durum büle neler olidi kasabada?

Münir Curi: Ben da o protestolarda üle, rastgele sokaktayken duyduk protestolari. Biraz idi gergin durum. Gergin durum idi. Şimdi bunların istekleri, onların karşi çikmasi, Sırpların karşi çikmasi, Arnavutlar hakli idi ama {ellerini kaldırıyor}, ne şindi, o zaman tek partili bir Komunist Partisi sistemi. Kosova tanıldi bi kendi anayasası, şey 74 anayasası ile ama Sırplara o uymadi. Çünkü o zaman Kosova bütün şeyleri eline aldı, yönetimi. Sırpların o kadar burda şeyi yogidi. Veç çi tam resmi ad yogidi, republic  ama öyle bir şeyleri var idi.

Ebru Süleyman: Demek üle hayat, yaşam, kararlar şeyler idi daha özgür?

Münir Curi: Daha özgür, daha özgür. Kararlar burda, yani ne Sırp polici ne çimse, burda karar vermedan onlar Kosova’ya giremezdi. Eh şimdi burda mecliste karar verilecek, onlar o zaman. Eh o zamanlardan şte biraz…

Ebru Süleyman: E nasıl idi o zaman hayat büle? Normal?

Münir Curi: Normal bizım içın. Bizde yok idi bi ayrımcılık. Ben deym, biz yapardık toplantilar Sırplarle da, şeylerle da. Yapardık bi žurkalar, gençler toplanırdık evlerde…

Ebru Süleyman: Ne vakıt başladi ayrılsınlar, toplanmasınlar?

Münir Curi: 81’inden sonra. Yani ilç kalkışmadan, ondan sonra başladi. Korzo bile ayrıldi, Sırplar tarafi, Arnavutlar tarafi Korzo, içi tarafa Korzo ayrıldi. Öyle ki 81’inden sonra başladi kötüye citsın.

Ebru Süleyman: Demek o gruplar ne oturidi beraber ayrıldilar?

Münir Curi: Onlar da ayrıldi, hepisi ayrıldilar. Bi Korzo imiştır, hem Arnavutlar hem Sırplar hem Türkler, hepimız bir yoldan geçerdık, şey, dolaşırdık… E ondan sonra 81’inden sonra ayrıldilar Sırplar bir tarafa, Türkler, Arnavutlar, Müslimanlar bi tarafa.

Ebru Süleyman: E ondan sonra devam etti ilerledi?

Münir Curi: 89, ikinci şey 89’da, 99, garim Miloşeviç hüküme geldiğinde o biraz da baskı başladi yapsın. İşten atti, evlerden attilar, işten attilar insanlari. Çünkü çoğu o şeyi kabul etmedi. Yani Sırp anayasasıni kabul etmedi. E Miloşeviç ondan sonra işten atti, yüzlerce kişi işten çikti. Okullari kapatti, e artık yeter. E ondan sonra başladi savaşlar.

Ebru Süleyman: Savaşta burda mi idınız?

Münir Curi: Biz Blace’ye çiktık, Blace’den sonra Makedonya’ya, Makedonya’dan Türkiye’ye çiktım. Türkiye’de dayilarım varidi, akrebalarımız varidi, kardeşım varidi orda, orda kaldık, kampta. E 99’unda savaş bitince buraya dündük tekrar. E işte o zamanlarda rahmetli Kadri Rauf, Türkler içın çok şey yapmiştır burda. Milletvekili iken o yönetimde, o Türkler içın çok, okullar açtırdı, radyolar, dernekler kurdurdi. Üle bi daha geniş şeyler yapmiştır.

Ebru Süleyman: E Türklerın okullari bu 50-51’ınde mi açılmiş idi, veç varidi o vakıt, e sonra nasıl çekıldi? Niçın degışti?

Münir Curi: 51’inde. Degışmedi bişe.

Ebru Süleyman: Demek hanci bişey üle ceriye üle bişey yokidi 70’lerde…

Münir Curi: 51’ınde ilk okul varidi bide bir tek Türkçe orta okul, lise varidi, başka yogidi. Eh başka yogidi. E biz mecbur idi, ben orta okuli Sırpçe bitırdım. Sırpçe bildiğim içın işte zanaata, Mitrovica’da da Yüksek Meslek Okulunu Sırpça bitirdim. Se yogidi, Türkçe yokidi. Bir tek lise Türkçe varidi. E onun içın ben liseden kaçtım, çiktım, zanaata çevırdım çendımi ama başarılı idım çok. Sırpçe okuduk, ben Sırpçeyi çok iyi tanardım, çünkü mahallede hep Sırplar vardı. Onlar da Türkçe konuşurdular. Onlar beni Sırpça ügretırdi, ben onlari Türkçe öğretırdım. Öyle ki alıştık, onlar da çok, burda %90’ı Türkçe konuşurdu, kasabalilar.

Ebru Süleyman: Demek bütün kasabada bilidilar?

Münir Curi: Bütün kasaba Türkçe konuşurdu, kasabali olanlar.

Ebru Süleyman: E ne zaman dündünüz savaştan buraya, ondan sonra nasıl adaptir oldunuz yeniden demek?

Münir Curi: A ne bilem biz, alışık idık artık. Uyuşmiş idık, öyle dündük şimdi ne Allah verdiyse. İşe dündük şte işlerimız varidi. Bazi işler olmadi, şte banım karim televizyonda çalışırdı, savaştan sonra işe dünemedi. Orkestremız vardı, orkestre kurulmadi. Bi kaç yerde büle bize karşı oldi ama şte bizım bu vekillerimiz, onlar da hiç bişe, onlar da bişe yapamay. Yapamay da istemey mi ama istesalar yapabilırdilar, radyo kurulabilırdi çünkü orkestre varidi, komple orkestre var.

Ebru Süleyman: Devam edebilırdi?

Münir Curi: Devam edebilırdi ama bütçe yogimiş bilmemne yogimiş, Arnavutçe orkestre yok, Türkçe orkestre yok, Türkçe de yok. Olur mi üle? Ama bu bizim ben suçu bizim bakana, KDTP bakanına ataym. O…

Ebru Süleyman: Yeterince çalışmamişlar a?

Münir Curi: O görevini yapmay. O görevıni bitırmey.

Ebru Süleyman:  Şimdi emeklisınız?

Münir Curi: Emekli.

Ebru Süleyman: Evde, ailenizle.

Münir Curi: Evde, beş tane. Aileyle orda evde {gülümsüyor}. Çikaym gezeym dolaşim biraz. Çikaym çarşiya, çarşida bir arkadaş bulamaym. Bir saat bütün çarşiyi dolaşırım, bir tanıdık, Priştine’li yani yok. Hepsi mi göç etti, hepsi mi çikti bi yerlere. Yani hayat… yok az çok az, bir kişi görürsem ya görmem haftada. Yok… Belli bir yerlerımız yok o kadar.

Ebru Süleyman: Ben bilmeym başka ne soram, istersenız hanci bişey da devam edesınız, anlatasınız?

Münir Curi: Yok bişe ben da bilmeym garim. Yazarlardan burda sormiş idın üle mi?

Ebru Süleyman: Po, varise, tanarsenız. Ya da belçi diverebilırsınız hanci adet ne cene ştebüle varimiş da peşinden ama şimdi yok.

Münir Curi: Bizım yazarlarımız varidi, edebiyatçılar. Sürreya Yusuf, Profesor Doktor Sürreya Yusuf edebiyatçı, yazar. Sonra var Hasan Mercan yazarlardan, Kosova’da. A Makedonya’da varimiştır Şükrü Ramo, bu Necati Zekeriya, onların kitaplarını biz okurduk, onların şeylerını okurduk. A Kosovadan Sürreya Yusuf rahmetli, Enver Baki var. Naim Şaban varimiştır rahmetli, o da yazarlardan. Onların kitaplarıni okurduk. Başka çim varidi da, nerde yazmiş idim burda ama…  Naim Şaban, Hasan Mercan, bunlar Fahri Kaya, Makedonya’da yazarlarımız. Bunlar, Necati Zekeriya, Şükrü Ramo, onlar Makedon ama Türk yazarlari. Bi sorum da varidi burda okudum oni. Kasabali ne anlama geliyor?

Ebru Süleyman: Ne anlama coli sizce?

Münir Curi: Sence ne anlama geliyor kasabali bilir misin?

Ebru Süleyman: Herçez içın belçi başka. Sizın için nasıl anlama coli?

Münir Curi: Kasabali dedın mi demek bir medeniyet var. Daha medeniyetli daha sosyete, yani köylüden daha yüksek. Daha tahsilli daha medeniyetli. Kasabali dedın mi demek çi daha medeniyetli daha tahsilli daha sosyete.

Ebru Süleyman: Po, biraz daha elit demek. E niçın büle, demek çi eğitimleri mi var gelenek mi?

Münir Curi: Bak şimdi, burada şey Osmanlı develeti iken resmi dil Türkçe idi. Öyle ki medeniyeti de ordan alınmıştır. Medeniyeti de Osmanli develetinden Sırplar da, kasabada her bir kasabali, Sırp ta Arnavut ta Türkçe konşurdu. Demek medeniyetli daha şey, onlara öyle.

Ebru Süleyman: E şimdi artık öyle dil. Şimdi artık  bu degışıklık…

Münir Curi: E şimdi resmi dil Arnavutçe oldi, şimdi Arnavutçe daha çok kullanacak. Var Sırpçe diller da ama resmi olarak.

Ebru Süleyman:  E o insanlar biz ne deysık kasabali onlar şimdi ne durumda?

Münir Curi: Po var onlar da Türkçe kullananlar. Varimiştır Arnavutlugun bi tarihçi Osi, Osi… unuttum adıni. Amerika’da doktorayi tarih bitırmiş, dey ben kasabaya gelince, bakam kasabali midır, köylü midır ben ona bir şey sorarım yanlız, “Türkçe bilir misın?” derse bilmem o kasabali dil. Tarihçi Amerika’da Osi, Osi Arnavutlugun tarihçisi. Dey ben kasabaya geldiğimde, bakam kasabali midır dil midır, ben ona bir soru sorarım “Türkçe konuşur misın?” derse yok, demek o köyli kasabali olamaz. Se her kasabali Türkçeyi bilırdi. Daha medeniyetli daha…

Ebru Süleyman: Demek ne cüsteri çi esçiden beri burdaymiş.

Münir Curi: Evet, da esçiden beri burda, kasabali. O vakıt resmi dil Türkçe imiş Osmanlı zamanında öyle ki 1912’lere kadar Osmanlı devleti burasi imiş. Resmi dil da Türkçe imiş.

Ebru Süleyman: Başka var mi hanci bişey ne anlatmak isterdınız?

Münir Curi: Banım yok, şte bu kadar.

Ebru Süleyman: Yok ise o zaman teşekkür çok size vaktınız içın.

Münir Curi: Yok kızım hayt, vallayi sanın içın se…

Download PDF