Kosova’da İkinci Dünya Savaşı üzerine yapılan bu araştırma, savaşa ait olan gerçekliğin tekilliği iddiasına; ya da ister Arnavutlar, ister Sırplar, ister milliyetçiler veya sosyalistler olsun, tek bir grubun gerçekliğe sahip olduğu iddiasına meydan okuyor. Mümkün olduğunca savaş jenerasyonu ile veya hatıra-sonrası ifadeler sunan bu neslin altsoyu ile yaptığımız sözlü tarih söyleşileri üzerinden her hikayeyi duymaya angaje olduk. Bu hikayelere devlet, ulus ya da siyasi grupların oluşturdukları resmi gerçekliklerin radarının altında kalanlar da dahil.

Sazan Shita

Ev kadınları

O zamanlar Ernest Koliqi Kosova’ya üç yüz öğretmen göndermişti. Her yerde, köylerde ve her yerde Arnavutça dilinde eğitime başlandı. Mitrovica’da Bedri Gjinaj, kendisi orada doğup büyümüş ancak eğitimini Arnavutluk’ta görmüştür. Bilirsin, gizlice nasıl gidiyorlardı… fakat çok yetenekli, o çok yetenekli bir adamdı. Sınıfa kayıt olduğumda, sadece benim değil bütün sınıfın ilk öğrendiği şey bayraktı. Buna aşinaydım fakat onun eğitim yöntemi etkiliydi, söylediği her şey sende takılı kalıyordu. Sınıfa başladığımızda bize ‘hadi bayrak şarkısını öğrenelim’ dedi.{okuyor} Ah kırmızı ve siyah bayrak, salladığın tüm sevinç ve sevgi, kalbimin seninle bahar açmasını sağlar, tarlalarda ve çayırlarda, dağlar ve dereler seninle birlikte ilerler, korkusuzca savaşacağım, genç olsam bile, ben senin askerinim ve diyeceğim ki, bugün o özgürlük geldi, arnavutluk bayrağı sen çok yaşa.’ Eve gittiğimde bunu babama okudum, bana kocaman sarıldı, sevinç gözyaşları döktü. Tabii ki… o okul yılı, bir yıl içinde on yıl gibiydi. Bize öğretilen her şey, dersler öyle işleniyordu ki, materyali hemen anlayıp içselleştirebiliyordun.

Minir Dushi

Maden mühendisi

…Yahudilerin o gece alıkonulmasına, toplanmasına tanık oldum, çünkü evdeydim. Amcamlardan biri her pazartesi buraya salı pazarı için varır, çarşamba sabahı ise Yakova’ya dönerdi. O gece o amcam da oradaydı, ansızın kapıya, bi kapı vardı, çekiçle, gelip çekiçle vurmaya başladılar, dı,dı,dı {onomatopoetik} gün bugün aklımdadır. Sonra, evet, bim… bom, bom bom {onomatopoetik} kapıyı kırıp içeriye girdiler.

Koridora girdiklerinde amcam dışarı çıktı, onlar “İçeri gir!” dedi. Gerçekten de Arnavut SS’leriydiler, o alay [Skanderberg]… Yahudileri alıp götürdüler, ev boş kaldı, pijamalarıyla oldukları gibi alıp götürdüler. Bız bakakaldık, fazlasıyla korkunç bir olaydı.

Şerafedin Süleyman

Politikacı

Çikti en ulice bu procedurayle. ‘Pe hapim mledhjen e srezit, a ka kush propozim për predsednik?’. Cah Arnavutçe cah Sırpçe (cüley). Kolkti Stanoja Aksić, o vakıt sekretar sredski kominitedın, kuvetli adam hem çok inanırdi cençlere verırdi ünlük cençlere. ‘Unë ne emrën krejtve, bazë nenit, filan filan, o praviloya [kanuna] cüre kemi propozim Şerafedin Süleyman, momentalisht osht në Prizren’. Bilmeylar velam çi colmişım birisi ‘Jo, jo këtu osht!’. ‘Le t’çohët’, kolkaym ayaga. Koridor dolli çok interesant var idi çim colacak. ‘A ka kush ndonjë  propozim tjetër?’  Nuk ka.’ ‘T’lutna kryetarin’. Çikaym yukari. Cenç bre, yigırmi seçiz-yigırmi dokuz yaşlarında. Cürmeym çimseyi aşarda. Basti karanlık. Ceçtım oturdum aldım o potsednigi [not defterıni]. Teşekkür ettım, bikaç süz Sırpçe, Arnavutçe.